1 Nisan 2010 Perşembe

Efes World Cup 8: Türkiye – Hırvatistan

İlk Yayınlanma Tarihi: 27 Ağustos 2009



Bu yıl sekizincisi düzenlenen Efes World Cup Ankara’da başladı. Almanya, Büyük Britanya, Makedonya, Hırvatistan, Letonya ve ev sahibi olarak Türkiye’nin katıldığı turnuvaya kötü bir başlangıç yaptık. Dişimize göre tek rakip olan Hırvatistan’a aynı şampiyonanın geçen seneki ayağındaki gibi yine yenildik.

Hırvatistan her zaman olduğu gibi Avrupa basketbolunda söz sahibi, güçlü ve disiplinli takım hüviyetinde çıktığı maçı almasını bildi. Özellikle ilk çeyrekteki kötü savunmamız, daha baştan koparabileceğimiz maça Hırvatistan’ı ortak etti ve periyotları hep geride kapadık. Maçın teknik analizini bir kenara bırakıp göze takılan noktaları ve maçın kırılma noktalarını konuşalım. Türkiye, dış şutlara bağımlı, fast-break yapamayan ve set hücumunda içeriden oynayamayan geleneksel oyununu kırmış bir görüntü sergiledi. Oğuz Savaş ve özellikle Semih Erden ile çok güzel sayılar bulduk. Ancak bu sefer de bir başka kriz baş gösterdi. İyi savunmacı ve reboundcularımız var, iyi oyun kurucularımız var ama korkmadan ve kendine boş alan yaratarak şut çekecek şutörlerimiz yoktu. Ömer Onan tüm iyi niyetine rağmen bu açığımızı kapatamadı. Hidayet Türkoğlu ise sıkı markaj altında çok fazla şut imkanı bulamadı, buldukları ise zorlama atışlardı. Ersan ve Sinan’da skoru değiştirecek şutları bulamadılar.

Bu tür turnuvalarda maçların kırılma noktaları oluyor ve bu fırsatları iyi değerlendirmek gerekiyor. Dün gördük ki, Milli Takımımızın faul yüzdesi yine başımıza dert açacak gibi. Ömer Aşık’ın aynı dakika içerisinde ve 54 – 51 öndeyken kaçırdığı 3 faul atışı belki de oyunun kaderini değiştirdi, Hırvatistan’ın kırılmak üzere olan direncini yeniden güçlendirdi.
Hırvatistan’ın hücum süresinin dolmasına iki saniye kala aldığı mola sonrası yediğimiz akıl almaz basket bu maçın elimizden kayıp gideceğinin kötü habercisi gibiydi. Kerem Tunçeri oyun kurduğu zaman oynadığımız hızlı basketbola ihtiyacımız var. Engin Atsür çok iyi bir oyun kurucu ancak oyunu sete yerleştirmeye çok meyilli. Dün bana göre bekleneni veremeyen oyunculardan biri de Barış Hersek’ti. Pota altında yeterince etkili olamadığını düşünüyorum.
İyi yapılan şeyler yok muydu? Vardı: Özellikle üçüncü periyodun ortasından itibaren yaptığımız iyi savunma birçok kereler Hırvatistan’ın hücum süresi içerisinde şut kullanamamasına sebep oldu.

Türkiye Basketbol Federasyonu, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapacak Türkiye, bu tür her organizasyonun bir sınav niteliğinde olduğu bilinciyle hareket etmeli. Maçların oynandığı Atatürk Kapalı Spor Salonu izlediğim en kötü salonlardan biriydi. Garip mimarisi, daracık ve tek bir yerden geçiş imkanı veren merdivenleri, oturma bloklarının tabelalarının asılmadığı için oturacağınız yeri bir türlü bulamadığınız kapıları (içeride tabelalar var ancak her seferinde bir kapıdan girip burası mı diye kontrol etmeniz gerekiyor) ile bu tür bir organizasyon için kesinlikle yeterli değildi. Oturma yerleri ile ilgili kaos yaşandı dün. Biletlerinde yazan oturma bloklarına göre oturmayan izleyiciler, biletlerdeki oturma gruplarını kontrol etmeyen, tanıdıkları için yer tutan izleyicilerle biletli ve vaktinde salona gelmiş izleyicilerin arasındaki haksız duruma müdahale etmeyen sözde görevliler seyir zevkini olumsuz yönde etkiledi. Bir kabul edilemez aksaklık da ulaşım ile ilgili. Bir ay öncesinden asılan ilanlarla bu organizasyonun olacağı belliyken, bilet satışlarından 4500 kişilik stadın tamamen dolacağı belli iken maç çıkışı izleyicilerin evlerine geri dönecek dolmuş ve otobüsleri bulamaması Ankara gibi bir başkente hiç yakışmadı. O zaman insan düşünüyor: Bunun neresi organizasyon?

Bugün (27.08.2009) Almanya maçımız var. Millilerimiz için yine önemli bir sınav. Maçın skorundan çok oynayacağımız basketbolu merak ediyorum. Umarım dünkü Hırvatistan maçını iyi analiz edip, hatalarımızdan ders çıkarıp, eksiklerimizi tamamlamışızdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder